Abdullah Gül'un Cumhurbaskanligi'na karsiyim. Yalniz bu karsi olma durumu demokrasinin dogasi geregi cogunlugun destegini almis ancak gorusleri ve politikalarini benimsemedigim bir partiye ve ya kisinin karsisinda olmam ile ayni duzlemde yorumlanmamali. Demokrasi'nin dogasi geregi az once tanimini yaptigim tarz bir karsi olma durumunda olsaydim 7 sene bekler, ve bu 7 sene boyunca onume gelen her sansta, kendim yarattigim yaratmaya calistigim ve var olan her platformda karsi oldugum politikalarini elestirirdim.
Ancak Abdullah Gül'e olan karsiligim beni hala demokrasinin yapitaslarindan biri olan laiklik ilkesine olan inancina dair inandiramamis olmasindan kaynaklaniyor. Nuri kisisel blog'umda Abdullah Gül'e ait 1995 tarihli bir röportaj'a yer verdi:
"Artık saklanamaz gerçekler var. İslamın yalnız ahireti değil, dünyevi düzeni de içerdiği bir gerçektir. Ben bir Müslümanım ve buna inanıyorum.
- Tercihiniz şeriat öyle mi?
- Türkiye'de geçerli kanunlar arasında, İslama aykırı olan da var, olmayan da. Aykırı olanlar baskıdır. Baskı kalkacak. Bu hakkı kullanacağım. Halka bu imkânı vereceğim.
- Camiye, ramazana, Kuran okuluna kim mâni oldu ki?
- Düzen Türkiye'de İslamı, caminin içine hapsetti. Biz İslamı hayat tarzı olarak görmek istiyoruz..."
Acikca goruldugu gibi Abdullah Gül Laik bir ulkenin yasalarini Islam'in sartlarina gore yeniden degerlendirmek istiyor. Bu laikligin tanimina tamamen aykiri. Laiklik bir birey'in toplumdaki diger bireylerin insan haklarina ve evrensel ozgurluklerine zarar vermedikce din'ini yasamasina izin verirken, yasalarin din'e gore yapilmasi o din'e inanmayan bireylere ayni hakki vermemektedir. Bunun yaninda ozellikle Islam gibi mensuplarinca ne yazik ki pek bilinmeyen bir din yasalara kaynak olmasi, dar bir guc cevresine demokrasiye aykiri olarak yonetilenlerce secilmeden orantisiz bir guc vermektedir. Iran'da olan da budur.
Insanlarin fikirlerinin degisemeyecegine inanmiyorum. Ulkemizde gozlemledigim ve uzuldugum genel bir kani ozellikle politikacilarin eski fikirlerinden vazgecmeleri adeta bir zayiflik olarak algilanmasi ve yillarca ayni fikirlerin savunulmasinin bir erdem olarak algilanmasidir. Bunu kisisel hayatlarinda prensiplere ve kurallara uymayan bir toplumun goz onunde olan uyelerinden -bahsi gececen bu kahramanlardan cok uzak olduklarini bilmesine ragmen- ideallestirilmis, kahramanca bir davranis bekleyerek kendini tatmin etmesi olarak algiliyorum. Bu konudaki dusuncemi belirttikten sonra, sadece "Degistim" diyerek degisilmis olmayacagini, degisen insanlarin bizlere eski fikirlerini artik neden dogru bulmadiklarini, yeni fikirlerini, ve eski fikirlerinden yeni fikirlerine gelirken yasadiklari entellektuel, kisisel ve ya toplumsal degisimleri birer birer anlatmakla yukumludurler. Abdullah Gül bunu yapmadigi ve beni ikna etmedigi icin hala eski fikirlerinin etkisinde oldugunu dusunuyorum, ve laiklige ve dolayisiyla demokrasiye karsi olan birisini demokrasiye zarar verip benden benim ona demokratik yollardan karsi cikma hakkimi elimden alacagini dusundugum icin cumhurbaskani olarak gormek istemiyorum.
Kendisine yapilan bazi elestirileri ise haksiz buldugumu da belirtemk istiyorum. Esi'nin basini (türbanla) örtmesi bence cumhurbaskani olmasi icin engel teskil etmemeli. Az once tanimini yaptigim laiklik ilkesi geregince esinin turban takmasi herhangi baska bir bireyin temel hak ve ozgurlukleri ile celismedigi icin en dogal hakkidir. Bu hakki elinden almak Iran'da basini ortmeme hakkinin elinden alinmasindan farkli degildir.
Yine Abdullah Gul'un esinin Avrupa Insan Haklari Mahkemesi'nde Turkiye'ye dava acmis olmasi Abdullah Gul'un cumhurbaskani olmamasi icin bir neden teskil edildigini dusunenler var. Devleti veya herhangi bir kurumu dava etmek en temel insan haklarindan biridir. Bu hakki kullandi diye kimse suclanamaz, ya da herhangi bir haktan muaf tutulamaz.
Ozet olarak Abdullah Gul devletin yonetimi, yasalarin yapimi ile dini karistirmak istedigi icin Cumhurbaskani olmamali, esi turbanli oldugu ya da Turkiye'yi dava ettigi icin degil.
Genel Kurmay'in Basin Aciklamasi ve Alternatifler
----- Doldurulacak --------
Bütün Bu Sorunlarin Nedeni
Anayasamizdir. Dunya uzerinde saglikli isleyen tum demokrasilerde kuvvetler ayriligi ilkesi kuvvetlerin icinde birbirini dengeleyen unsurlar ile pekistirilmistir. Bir ornek vereyim.
Yurtdisi politikalarini ne kadar yanlis bulursaniz bulun kanimca dunyada en iyi isleyen demokrasisi Amerika Birlesik Devletlerinde bulunmaktadir. Simdi bu dengeleyici usulleri tek tek inceleyelim.
- Yasama: Bildiginiz gibi iki kanatli bir parlementoya sahip olan Amerika Birlesik Devletleri'nde senato ve temsilciler meclisi secimleri baskanlik secimlerinden iki yil sonra olmaktadir. Bunun yaninda Parlemento'nun ust kanadi Senato'da her secimde uyelerin bir yarisi secilmekte, geri kalan yarisi da bir sonraki secimde koltuklari icin secime gitmektedir. Senato uyelerin daha uzun sureli gorevde kalmalarina ragmen daha az yapici yetki ile donatilmis olmalari senatoyu ele geciren partinin orantisiz guc sahibi olmasini engellemektedir. Temsilciler Meclisi uyeleri daha genis yapici yetkilerle (executive authority) donatilmis olsalar da, daha kisa araliklarla secilerek bu genis yetkiyi kotuye kullanmalari durumunda en kisa zamanda secmenler tarafindan cezalandirlmalari saglanir. Ayrica birbirleri ile tandem calisan yasama organlari yine tek bir partinin secmen destegi ile orantisiz olarak iki kanadi da ele gecirmesini engellemektedir. Temsilciler Meclisini ele geciren bir parti gucu yanlis kullanirsa iki sene sonra yapilan Senato secimlerinde Senato'yu muhalefete birakarak sinirlandirilacaktir.
- Yurutme:Baskan en genis yapici yetkilere sahip oldugu icin direk olarak secmenlerce secilmekte, ve yasama organinca denetlenmektedir. Yasama organi gerekli gordugu zamanlarda baskani gorevinden alabilmektedir. Baskanlik secimleri ile meclis secimleri ayri tutularak yine bir denge saglanmistir. George W. Bush tüm dünyada tepki ceken dis politika yanlislarinin cezasini Senato ve Temsilciler Meclisini Demokratlar'a kaptirarak odemis, elindeki yetkileri yanlis kullanma secmenlerce cezalandirilmistir.
- Yargi: Yasama ve yarginin icindeki kurullar yarginin bagimsizligini dentlemekle yukumludurler. Su sirarlar en onemli hakimleri atayan bas yargic televizyonlar karsisinda Senato'da sorgulanmaktadir. Yaptigi atamalarin yurutme organinin istekleri dogrultusunda gelistigi kanitlanirsa kariyeri sona erecektir.
Soylemek istedigim su. Evet bir rejim tehlikesi var. Ama bu tehlike 27 senedir bekliyordu. Ben, siz, anneniz babaniz, kendilerini Laikligin yilmaz savunucusu olarak goren Ordu -bu egreti anayasanin yaraticisi olmalari da ayri bir konu-, tum muhalefet partileri 27 senedir bu anayasayi degistirmeyerek bu rejim tehlikesinde suclu durumdayiz. son bir ayda iki tane -demokratik tepkisizlik hastasi toplumumuz icin muhtesem bir gelisme olsa da- buyuk gosteri yapmis olmamiz bizi aklamaz. Bu sorunlu gunleri atlatacagamizdan umutluyum, ama bu anayasa degismedikce sorunlar 10 sene araliklarla tekrarlamaya devam edecektir. Onun icin herkesi Anayasa'yi okumaya ve kendilerine yakin bulduklari parti'ye Anayasa degisikligi icin baski yapmaya davet ediyorum.
2 comments:
Post a Comment